Blogumu takip eden takipçilerimden birinin bana sorduğu bir soruydu bu. Ben de kendisine, bu sorunun yanıtını blogumdan cevaplayayım istedim. Böylece diğer takipçilerim de bu konu hakkındaki düşüncelerimi öğrenmiş olurlar.
Öncelikle öğrenmek istediğiniz yabancı dil hangisi olursa olursa kısa sürede öğrenmek mümkün değil. Çünkü burada bir ülkenin dilini konuşmaktan, anlamaktan ve yazmaktan bahsediyoruz. Zaten böyle bir şey mümkün olsa herhalde ilk önce biz Türkler öğrenirdik. Nedense her şeyi yapmak için çok fazla isteğimiz var ama isteğimiz kadar da sabrımız yok. Bu yüzden bir çok şeye başlayıp da sonunu getiremiyoruz. Etrafta gördüğünüz “7 günde İngilizce öğrenin” gibi abuk sabuk şeylere inanmayın. Öyle bir şey olsaydı bugün herkesin İngilizce’si süper olurdu.
Neyse konumuza dönelim. İngilizce’yi kısa sürede öğrenemezsiniz dedim. Fakat öğreneceğiniz süreyi kendiniz olabildiğince kısaltabilirsiniz. Her insanın öğrenme kapasitesi farklıdır. Kimisi bir şeyi 4-5 kere okuyunca, kimisi de 1 kere okuyunca anlar. Dolayısıyla sizin İngilizce öğrenme hızınız, sizin çabanızla ve kapasitenizle sınırlıdır.
İngilizce öğrenmek için yapılması gereken yöntemler de kişiden kişiye değişir. Siz öncelikle kendinizi tanıyın. Nasıl daha kolay öğreniyorsunuz? Kitaptan okuyarak mı? İnternetten araştırarak mı? Eğitim setleriyle mi? Kurslara gidip birebir öğretmenlerden öğrenerek mi? Bu ve bunun gibi soruları kendinize sorarak en doğru yöntemi kendiniz seçmelisiniz. Çünkü kendiniz için en doğru yöntemi yine kendiniz bilirsiniz. O yüzden sizlere şu şu yöntemi kullanın diyemem.
Yukarıda saydığım yöntemlerden birini seçtikten sonra zaman kaybetmeden başlayın. Başka öğrenme yöntemleri de olabilir. Benim şu anda aklıma gelenler bunlar. Bu arada kesinlikle yapmamanız gereken bir şey de aceleci olmayın. Sabırlı olun.
Öğrenme yöntemini seçip başladınız fakat bu da tek başına yeterli değil. Bunu bir şekilde desteklemeniz, pekiştirmeniz gerekiyor. Tabii ki İngilizce’nizi pekiştirmeniz için en iyi yol yurt dışına gitmek. Dil dile değmeden öğrenilmez diye boşuna dememişler. Yurt dışına çıkma imkanınız yoksa altyazılı filmler veya diziler izleyin. Fakat altyazılar Türkçe yerine İngilizce olsun.
Her ne kadar kendim uygulamamış olsam da çevremde bu yöntemi söyleyen kişiler olmuştur. Küçük kartlar hazırlayıp bir yüzüne herhangi bir Türkçe kelime yazıp arkasına bu kelimenin İngilizce’sini yazmak ve bu kartları cebinizde taşımak. Denemediğim için işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum. Belki de sizin için en iyi kelime öğrenme yöntemi budur. Aklınızda bulunsun.
Yabancılarla internet üzerinden yazışmak da İngilizce’nizin gelişmesine yardımcı olur. Çünkü zamanla karşınızdaki kişiyi bir nevi taklit etmeye başlıyorsunuz. Onun kullandığı kelimeleri veya cümleleri siz kullanmaya başlıyorsunuz. Başlarda İngilizce’m çok kötüydü. Şimdi ise yabancılarla yazıştığımda İngilizce’min iyi olduğunu söylüyorlar. Farkında olmadan kendinizi geliştiriyorsunuz.
Lise yıllarındaki İngilizce bilgim yerlerde sürünüyordu. Hatta yerin dibinde desek daha doğru olur. O zamanlarda IRC’de yabancılarla yaptığım bazı yazışmaların kayıtları hala elimde. Açıp okuduğumda hala gülümserim. Ara sıra yabancılarla yaptığım o yazışmalarımı blogumda yayımlasam mı diye de düşünmüyor değilim. 🙂
Daha önceki yazılarımdan birinde verdiğim örneği bu yazıda tekrar vermek istiyorum. Belki aranızda blogumu yeni takip etmeye başlamış olanlarınız olabilir. Üniversitedeki öğretmenimize İngilizce’yi nasıl öğrenebiliriz diye sorduğumuzda şunu söylemişti. “İngilizce öğrenmek istiyorsanız, gerekirse rüyanızda bile İngilizce konuşmanız gerekiyor” demişti.
İngilizce’yi kısa sürede öğrenmek istiyorsanız, yapmayı sevdiğiniz şeylerden biraz feragat edin. İngilizce öğrenmek için ne kadar fazla çaba harcarsanız o kadar çabuk öğrenirsiniz.
Benden bugünlük bu kadar. Bol şanslar.
Yorum Gönder